30 Ağustos, Sultan Alparslan’ın açtığı ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’yu ilelebet Türk yurdu olarak mühürlediği kapının adıdır. Birbirine kopmaz bir anlamla bağlı bu iki zaferin sonsuza dek payidar kalması için bu kapının bir neferi olmaktan duyduğumuz onuru tüm halkımız ile beraber, aynı heyecanla paylaşıyorum.

30 Ağustos 1922’den bugüne, geçen 96 yılda görüyoruz ki milletimizin bağımsız ve müreffeh bir toplum isteği ilk günkü gibi taze. İnanıyorum ki, kültür ve medeniyetimiz kadar bilim, teknoloji, sanayi ve üretimin de beşiği olan Türkiye hizmetlerin en iyisini hak ediyor. Bizlere düşen görevin ise bu kutlu mücadeleyi onurlandırarak, bayrağı daha da yukarılara taşımak olduğunun bilincindeyiz.

Düşman kuvvetleri komutanını esir alan Uşaklılar, bölgemizle sembolleşmiş Çeceli Kara Murat gibi binlerce vatanperver ve süvari alayları ile vatan savunmasında her an en önde saf tutmuştur. Hemşerimiz olan Mehmet Çetin gibi milletimize doğrultulmuş namlulara siper olan kahramanlarımız ise Büyük Taarruz’un hala devam ettiğinin en açık delili ve göstergesidir. Tehlike nereden gelirse gelsin meydanlarda kenetlenen Uşak halkı, her an göreve hazır olarak beklemektedir.

Bu vesileyle, tek yürek olduğumuz zaman tüm dünyanın gıptayla izlediği bir millet olduğumuzu herkese bir kez daha hatırlatan Mustafa Kemal Atatürk ve tüm yiğit vatan evlatlarını, bu toprakların bize yurt olması için canını ortaya koyan şehitlerimizi yeniden yad ediyor, saygıyla anıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun.