Bu kamuoyuna açık ilk yazım.
Ve gerçekten çok heyecanlıyım.
Bu ilk adımını attığım yazı hayatı inşallah benim için, şehrim Uşak için ve memleketim Türkiye için hayırlara vesile olsun. Amin.
Şu an çok gencim. Rağıp BAYRAKTAR abimden tam 37 yaş küçüğüm. Benim yaşıtlarım ona amca diyor. Ben abi diyorum çünkü, daha anlamlı geliyor.
Yaştan bakarsanız acemi sayılırım ancak, bizi kendine yaşıt, arkadaş ve dost edinip bizlerden tecrübe, nasihat ve dualarını esirgemeyen Rağıp Bayraktar abimin desteği bizi donanımlı kılıyor.
Yazmak fikrimi ona açtığımda “Niye olmasın? Olur. Ama, hazırlık yapman gerekir.” Demişti.
Çok çalıştım. Örnekler sundum. Yazılarımın üzerinde beraber düşündük, tartıştık.
Ve bugüne geldik.
Geçenlerde bana “bence artık yazmaya başlamalısın.” Deyince çok sevinmiştim.
“Yalnız senden bir şey isteyebilir miyim? Dedi.
Ben de tabiî ki dedim.
Bana “senden isteyeceğim şey çok zor ama!” dedi.
“Olsun “ dedim.
“Eğer kabul edersen; bence, bir müddet müstear isimle yaz. “dedi.
Ben bir müddet suskun kalınca“ senin iyiliğin için bu. En büyük düşmanımız nefs ve benliğimiz. Eğer bunu yapabilirsen düşmanını kıpırdayamaz halde bırakırsın” dedi.
Yani beni şöhretin şerrinden korumak için bunu istiyordu.
Müstear ismim olan Mustafa Ören’i o koydu.
İnsan bir şeyi ya da birisini çok sevince onu herkes tanısın ve sevsin istiyor. Bu elde olan bir şey değil.
Bizde Rağıp abimi çok sevdiğimizden bu ilk yazımda onunla ilgili az da olsa bir şeyler yazıyorum.
Belki kızacak ama! Ne yapalım? Vefa borcumuz var.
Abim bize nasihat edeceği zaman direk etmez dolaylı ederdi. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla şeklinde.
Bir gün dedesini anlatırken “ Dedem Mahmut Çavuş okuduğu takvim yapraklarını atmaz, yelek cebinde saklar, arkadaşlarına okusun diye verirdi. Bana da hep “ oğlum, dürüst ol. Yalan söyleme. Namazını kıl” diye nasihat ederdi. Demişti.
Anne ve baba kıymetini anlatmak için;
“Annemin bana ettiği bütün dualar kabul oldu. Annem hala bana “ Allahü Teala bütün işlerini rast getirsin. Özü sözü dinlenenlerden ol.” Diye dua ediyor. “ Demişti.
Rağıp abime bir gün Ulubey Belediye Başkan adaylığını ve kazanamadığında ki durumunu sormuştum.
O zamanda
“ Ak Partiden adaylığım kesinleşince yarabbi benim hakkımda ne hayırlıysa onu nasip et. Ve bu duamda da samimi olmayı nasip et diye dua ettim. Seçimi kazanamadık. Tabi ki bir burukluk yaşadım ancak, esas beraber çalıştığımız arkadaşlarımızın üzüntülerine çok üzüldüm. “ demişti.
Köşe yazarlığında özgür olmanın önemi hakkında da;
“ İnsan kendini özgür hissetmezse beynine, düşüncelerine kelepçe vurulmuş gibi olur. Muhatap olduklarınla mesafeni koruman şart.
Ben seçimden sonra parti binasına bir daha çıkmadım. Bu da benim ahlaki ve özgür düşünebilmek adına bir kararım.
Bütün muhataplarımla mesafem aynı. Bu benim kişisel özgürlük kuralım.
Bir de yazdığın gazete, haber sitesi her neyse. Oradaki özgürlüğün en önemlisi.
Orada zerre kısıtlama olsun özgürlük bitmiş demektir.
Özgürlük ya vardır ya da yoktur. Tabi ki senin uyacağın kurallar var. Onlara uymak şart. Hem kanuni olarak hem de ahlaki ve insanlık olarak. “ demişti.
Bu özgürlük ile ilgili olarak hiç sıkıntı yaşadın mı? soruma da;
“ Yirmi kusur yıldır bir çok yerde yazdım. Elbette sıkıntılar oluyor. Bunlar yaşanılması doğal şeyler. Çünkü, insanı konuşuyoruz. İnsan ise değişkendir.
Niye yaşanıyor değil, yaşanınca sen ne yapıyorsun? Bu önemli.
Bu namus gibi bir şey. Bu sefer görmeyivereyim ya da duymayıvereyim, oluversin diyemezsin.”
Abi bu yazarlıktan bir lira kazanmıyorum diyorsun. Muhataplarınla da mesafeli duruyorsun ? O zaman niye yazıyorsun?
“ Yazmak bir kabiliyet… Allahü telanın verdiği bu kabiliyeti değerlendiriyorum.
Kimin için?
Memleketimiz Uşak için. İnsanlarımız için. Uşak’ın küçük de olsa gelişimi için.
Bir de gelecekte ki senin gibi gençler için doğruya emsal olanlardan olmak istiyorum.
Köşe yazarlığından Uşak’ta bir gelir elde etmek imkanı yok. Bu gerçeği de baştan kabul etmek gerekiyor.
Sonra bazı insanlar bu memleket için canını veriyor. Şehit oluyor. Sen iyiye emsal olanlardan olmak için ilkeli, omurgalı bir duruşu parasız yapmışsın çok mu?
Kötülük çok hızlı yayılır. İyiyi yaymak yokuş yukarı yük taşımak gibidir.”
En çok yazmayı sevdiğin şey
“En çok başarıları yazmayı, iltifat edecek bir şey bulduğumda iltifat etmeyi seviyorum. Hiç sevmediğim ise eleştirmek ancak, mecbur olunca da yapıyoruz.”
Bana yazarlık için tavsiyelerin ;
Vicdanını tertemiz ve açık tut. Düşmanının da orada bir yeri olsun.
Yazıyı yazarken muhataplarının ne söyleyeceğini ya da neler düşüneceğini göz önüne alarak yaz.
Amacın bağcıyı dövmek olmasın. Her zaman insanlık kapısı açık olsun.
Anlatmak istediğini açıkça söyle ama kırma, aşağılama, hakaret etme.
Teşekkür etmeyi de, özür dilemeyi de bil.
Konuyu iyi araştır. Emin ol. Kesin bilgilerden yola çık.
Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma.
Hangi partiye oy vereceğiz;
Parti isimleri zaman zaman değişebilir.
Mühim olan devletin müesses nizamının ayakta kalmasıdır. Devletin müesses nizamını savunuyorsa yasal olan her siyasi partiye oy verilebilir.
Katil devlet, katil polis diye bağıranların, bağırırken kamu ya da vatandaşın malına zarar verenlerin sığındıkları partilere, ya da onlara zerre sahip çıkan, kol kanat geren partilere; milli konularda dış dünyaya karşı birlik görüntüsü veremeyen partilere yasal görünseler de oy vermemek lazım.
Bir gün insanların hayat amaçlarının çok önemli olduğunu anlatıyordu.
“ Aslında hayat amaçları insanları ele verir. Herkesin bir hayat amacı vardır.
Belki çoğu kimse kendi kendisine benim hayat amacım nedir? Diye sorup cevaplamadığı için günlük akışa göre yaşayıp gidiyor.
Sen öyle rastgele yaşayanlardan olma. Kendi akıl ve iraden ile bir hayat amacı edin.
Bir tane hayatın var. Yedeği yok.
Bu hayat amacın da çok değerli olsun.
Belirlediğin amaç ya da amaçlarını ölüm kalburuna dök. Kalburun üstünde kalanlar değersizdir. Onları amaç olmaktan çıkar.” Mealinde bir şeyler söyleyince bende ona abi senin hayat amacın nedir? Sorusunu sordum.
O soruma da şu cevabı verdi.
“Şu an tek hayat amacım, Uşak Gelişim Derneği’nin projeleri içerisinde çocukların temiz kalplerine iyi duygular taşıyan masalları ulaştırmak.
Yine gençlerin vicdanlarına dokunacak hikayeler anlatıp; hayatı doğru anlamalarına katkıda bulunmak.
Ulaştığımız çocuk ve genç sayısını çoğaltmak ve onlardan genç gönüllüler ordusu oluşturmak.
Yeni masalcılar yetiştirmek.” dedi.”
İlk yazımızı Rağıp Bayraktar abim ile atlattık.
İkinci yazımızda görüşmek üzere.
Bana yazmak özgüvenini veren, hiçbir karşılık beklemeden zamanından fedakarlık eden Rağıp BAYRAKTAR’a ve yine bana güvenerek risk alıp haber sitesinde yer açan Özkan YAVAŞ beye sonsuz teşekkürler.